
Yas Süreci
Yas Süreci
Sevilen birinin kaybıyla ortaya çıkan doğal tepki yas olarak adlandırılmaktadır. Yas süreci karmaşık olmakla birlikte herkes için aynı olmadığı unutulmamalıdır. Her insanın bu süreçle başa çıkma şekli, kabullenme durumu ve yas evrelerini geçme şekli farklılık gösterebilmektedir. Kişi yas sürecindeki evreleri geçtiğini düşündükten sonra farklı duygular gün yüzüne çıkabilir. Bu nedenle ki, kederi kendi çabanızla anlamaya çalışmak ve nasıl başa çıkacağınızı öğrenmek, yaşadığınız kayıptan sonra iyileşmenize ve hayatınızda ilerlemenize yardımcı olabilecektir.
Psikiyatrist Elisabeth Kübler Ross sevdiğimiz birinin kaybı ardından beş aşamadan geçtiğimizi belirtmektedir. Beş aşama inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabul olarak kabul edilmektedir (Newman, 2014).
İnkar sürecinde, yaşanılan kaybın vermiş olduğu acıyı en aza indirmeye çalışırız. Gerçekliğimiz değişmekte ve zihnimiz yeni gerçekliğe uyum sağlamaya çalışmaktadır. Bu süreç boyunca, kaybettiğimiz kişiyle öncesinde neler yaptığımızı, yaşadığımız deneyimleri ve o kişinin artık hayatımızda olmadan nasıl devam edeceğimizi düşünürüz. İnkar, yaşadığımız kaybı yok saymaktan ziyade olanları anlamaya çalıştığımız bir süreçtir.
İkinci aşamada öfke devreye girmektedir. Herkesin hayatının herhangi bir alanında ve sürecinde yeni bir gerçekliğe alışmaya çalışması duygusal rahatsızlık yaşatabilir. Kayıptan sonraki süreç de bizim için yeni bir gerçekliğe uyum sağlamak demektir ve bu süreçte zorlu derecede duygusal rahatsızlıklar yaşayabiliriz. Öfke gösterirken duygularımızın yargılanmayacağını ve reddedilmeyeceğini düşünürüz. İfade edilecek o kadar duygu ve düşünce varken, öfke bize duygusal çıkış imkanı sağlıyor gibi gelebilir, başka bir deyişle diğer duygularımızı maskeleriz. Suçluluk duygumuzu, acımızı, pişmanlıklarımızı öfkeyle kapatmaya çalışarak çevremizdekilerin bizi yargılamalarını engelleyeceğini düşünürüz.
Pazarlık aşamasında kişi ‘’keşke’’ ve ‘’eğer’’ ifadeleriyle kaybolmaktadır. Keşkeleri düşünürken müzakere yoluyla kederden ve kayıptan kaçınabileceğimizi düşünürüz. Kendimizle ‘’eğer şöyle olursa’’ yada ‘’keşke böyle olmasaydı’’ şeklinde anlaşmalar yaparak geçmişte yaşadıklarımızı tekrar tekrar gözden geçirip, umutla geriye gidip bir şeyleri değiştirmek yaygın olan bir durumdur. Bu aşama aslında, çaresizlik duygusundan ortaya çıkmakta ve kaybettiğimiz kişiye karşı pişmanlıklarımıza ve hatalarımıza odaklandığımız kısımdır. Bu nedenle ki, geriye dönüp farklı davranmayı dilemekte ve bunları düzeltmek için pazarlıklar yaptığımız bir aşamadır.
Pazarlık aşamasında geçmişte bir şeyleri düzeltmek için çırpınışlarımız ve çaresizliklerimizden sonra şimdiki zamanın farkına vardığımız bir süreç başlamaktadır; depresyon. Bu aşamada artık pazarlık yapmanın işe yaramayacağını anladığımız ve olanları anlamaya başladığımız bir sürece girmişizdir. Yas tutmanın bu evresinde sevdiğimiz kişinin kaybının vermiş olduğu acıyı daha fazla hissetmeye ve kaybın olduğunu anlamaya başlamışızdır. Bu depresif süreç sanki hiç bitmeyecekmiş gibi hissettirir. Ancak, yas sürecindeki depresyonun psikolojik rahatsızlık olmadığının bilincinde olmak ve büyük bir kayba verilen doğal bir tepki olduğunu bilmek önemlidir. Çünkü, sevilen birinin kaybından sonra depresyon yaşamamak alışılmadık bir durum olurdu.
Kabul aşamasına gelindiğinde insanlar, yaşanan kaybın vermiş olduğu süreci tamamlama olarak algıladığı yani ‘’tamam olma’’ olarak tanımladığı bir yanılgı vardır. Fakat, var olan durum bu değildir. Doğal olan şu ki, insan hiçbir zaman sevdiğinin kaybından sonra iyi hissetmez. Bu aşamada, kaybedilen kişinin artık fiziksel olarak olmadığı gerçeğini kabul ederek yeni gerçekliğin aslında kalıcı gerçeklik olduğunu kabul etmesiyle ilgilidir. Elbette ki bu gerçeklik hiçbir zaman sevilmeyecektir fakat eninde sonunda kabul edilecektir. Bu noktada hayata yeni bir norm gelmektedir: Bununla yaşamayı öğrenmek. Bundan sonrasında sevdiğimiz kişi hayatımızda olmadan nasıl yaşamamız gerektiğini ve hayatımızı yeniden ayarlamamız gerektiğini öğrenmeye çalışmamız gerekmektedir. Hayatımızdan yeniden zevk almaya başladığımızda ve bir şeyleri yeniden inşa etmeye çalıştığımıza kaybettiğimiz kişiye ihanet ettiğimizi düşünebiliriz. Fakat unutmamalıyız ki; hareket ediyoruz, büyüyoruz, gelişiyoruz ve hayatımızı kedere zaman harcayarak bunları yapamayız.
Yas Tutan Birisine Nasıl Yaklaşılmalı?
Sevdiğiniz ve değer verdiğiniz birine yas sürecindeyken nasıl davranmanız gerektiği veya ne söylemeniz gerektiği konusunda zorluklar yaşayabilirsiniz. Yasta olan bir kişi yukarıda da belirtildiği gibi öfke, suçluluk, çaresizlik, depresyon ve derin üzüntü içinde yoğun duygularla mücadele etmektedir. Bu nedenle, böyle bir süre içerisinde araya girmekten çekinebilirsiniz. Bu süreçte olan birine ulaşmak için engeller olduğunu düşünmeyin çünkü yas tutan kişinin böyle bir süreçte daha fazla desteğe ihtiyacı vardır. Fakat, destek olurken karşı tarafa tavsiyeler vermenize gerek yokken cevaplar almanıza da gerek yoktur. Bu noktada tek önemli olan şey, sadece orada yani yas tutan kişinin yanında olmaktır. Yas tutan sevdiğiniz kişinin yavaş yavaş iyileşmesine ve acılarının hafiflemesine sadece yanında oluşunuz ve şefkatli varlığınız da yeterli olacaktır.
Öncelikle tekrar unutmamak gerekir ki; her bireyin yas tutma şekli ve sürelerinin farklı oluşudur. Yas tutma için doğru veya yanlış yas tutma şekli ve kalıbı yoktur. Tahmin edilemeyen inişler ve çıkışlar yaşanabilir. Bu nedenle, yas tutan kişiye nasıl hissetmesi ve ne yapması gerektiğini söylemekten mutlaka kaçının.
Yas tutan kişi duygularını çok yoğun şekilde yaşayabilir; bağırabilir, saldırganlık gösterebilir veya saatlerce yalnız kalıp ağlayabilir. Yas tutan kişinin hissettiklerini anormal olduğunu değil aksine normal olduğunu hissettirerek güvence sağlayabilirsiniz. Onları yargılamaktan kaçınmalı ve yargılamamalısınız.
Az önce de belirtildiği gibi yas süresi kişilere göre farklılık gösterebilir ve bunun bir çizelgesi yoktur. Bu nedenle, yas tutan kişiye hayatına kaldığı yerden devam etmesi için baskı yapmaktan kaçının ve uzun süredir yas tutuyormuş hissini vermeyin. Bu düşündüğünüzün aksine iyileşme sürecini kısaltmaktan ziyade uzatmaya sebebiyet verir.
Ve son olarak, yas tutan birine ne söyleyeceğimizi düşünmekten ziyade onları dinlememiz kilit noktadır. Bir gün omzunuzda saatlerce ağlayabilirken ve içini dökerken; bir gün sessizce hiç konuşmadan yanınızda oturabilir. Sevdiğiniz kişinin yanında şefkatli bir dinleyici olmak kendisine rahatlık sağlayabilir.